18 Aralık 2011 Pazar

2012 hoşgel-hoşgit

7-8 yaşlarındayken kulaklarımda:  Yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl
Bizlere kutlu olsun
Yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl
Sizlere mutlu olsun… diye bir şarkı vardı
J
Hep içimden tekrar ederdim.o yıllarda yeni bir yıla girince 1ocakta her şey çok farlı olacak,hayat benim  istediğim yola girecek diye düşünürdüm…
Aralık ayının gelmesi beklenen yeni başlangıcın ilk sinyalleriydi…sonra yılbaşına 20 gün kaldı 15 gün kaldı diye günler sayılırdı…kuralar çekilir heyecanla arkadaşlara hediyeler alınır kendi hediyelerimiz sabırsızlıkla beklenirdi…planlar  yapılır,ailecek tombala oynanır,milli piyango çekilişi beklenir saat 00:00 bir sevinç alırdı yüzleri…yeni yıl gelirdi …geri sayım yapılan beklenen gün…..
1 0cak sabahı uyanılır neler olacak,neleri getirdi yeni yıl diye düşünülürdü…
Sonra yıllar geçti ve yeni yıl bizi hep yanıltı…hani derler ya gelen gideni aratır…yeni yılda o hesap hep bir öncesini arattıL
Yine yeni yılı beklerken… çok anlam yükleyip de  yeni yıla da haksızlık etmek istemiyorum…o da beni yanıltı demek istemiyorum…
O yüzden 2012 sen gel bildiğin istediğin gibi küfende ne varsa dünya için benim için onlarla gel;)hoş gel-hoş git;)

10 Aralık 2011 Cumartesi

Acı sözleri tatlı olarak sunmak önemli olan….


Öyle acı sesli söylenmesi o kadar zor şeyler yaşıyoruz ki bazen…sussak bize bu yakışmıyor…konuşsak ne diyeceğimizi nasıl diyeceğimizi bilemiyoruz…sonra günlerce düşünüyoruz ne desek nasıl desek diye…
En sonunda acı sözlerimizi tatlı olarak sunuyoruz… anlatılmak istenen konuya özenle yoğunlaşıp sanki olağan bir durummuş gibi davranıyoruz cümleleri yumuşatıyoruz…kendimize karşımızdakine sorunun o kadar da çözümsüz olmadığını hissettirmeye çabalıyoruz…bazen başarılı oluyoruz bazen başarırız…ama acı sözleri tatlı olarak sunarak hem bize yakışanı yapıyoruz,hem de karşımızdakine her acının iyi bir yanı olabilceğini her çözümün kendimizde saklı olduğunu anlatıyoruz ya da anlatmaya çalışıyoruz:(

26 Kasım 2011 Cumartesi

resim bizim hayat bizim

Bir resim çizeriz adını hayat koyarız…o resimdeki renklere kader deriz…yapılan yanlışlıklara kısmet,resimde oluşan hatalarımıza da hayırlısı derizzz..biz hayatımızı resmederiz …önce seçimlerle başlarız resmimize insanları seçeriz,yaşamak istediklerimizi  belirleriz..sonra kararlar almamız gerekir sıkıştığımız anlarda  sihirli kelimeleri söyleriz kader-kısmet-hayırlısı…aslında ne kader vardır ne kısmet…bize yollar sunulur biz seçimler yaparız.baktık yürüdüğümüz yol yanlış kader deyip avuturuz kendimizi…istemediğimiz şeyler başımıza gelirse sorgulamak yerine kısmet der yine avunuruz…baktık hayat içinden çıkılmaz bir hal alıyor hayırlısı böyleymiş der sonlandırmaya çalışırız yaşananları…biz resmederiz hayatı renklerini kaderini kısmetini hayırlısını biz belirleriz …sürekli bu gerçeği unutur kelimelerin arkasına sığınırız…kaderse de kısmetse de hayırlısıysa da …resim bizim hayat bizim …kelimelere değil gerçeklere sığınarak tamamlanmalı bu RESİM…

21 Kasım 2011 Pazartesi

sen saçma olma...

Yolda yürürken arkandakini düşünmen saçma…koşarken önündekini düşünmen saçma…cümle kurarken karşındakini düşünmen saçma...yemek yerken yanındakini düşünmen saçma…biraz bencil ol sen sadece kendini düşün…hatta bencil olmakta değil bu bırak da herkes kendini kendi düşünsün…arkanda yürüyen o yolda sen kenara çekilmeden ilerleyemeyeceğini  bilsin…önünde koşan yavaşlarsa senin onu geçeceğini bilsin…karşındaki kendini bilsin lafın nereye gittiğini bilsin seni sorgulamasın dinlerken...yanındaki düşünme o yeri hak ettiyse sendeki yerini bilsin…..bırak da herkes kendini bilsin…seni bilsin ki sen saçma olma…

16 Kasım 2011 Çarşamba

ummadığın anda...

Hani biri gelir hiç ummadığımız bir anda ummadığımız bir yer de bir cümle söyler…beni özetledi diye geçiririz içimizden… önemli kararlar alırken her yolu deneriz arkadaşlara sorulur ne yapsam ne karar alsam diye…falcılara gidilir,umutla destek beklenir…sürekli cevaplar alınır ama beynin beklediği bir cevap gönlün duymak istediği cümleler vardır…çevreden bunlar gelmedikçe sorgulamalar yenilenir….aslında sende doğruyu en başından beri bilirsin sadece susturursun içindeki seni..konuşsun sana ayna tutsun istemezsin..sonra biri gelir hiç tanımadığınız bir daha asla göremeyeceğiniz biri…içinizi okurmuşçasına bir şeyler söyler ve siz karar alırsınız doğru kararı…insan kendine zarar vermemeli düşüncesini beyninize kazırsınız…bana zarar verebilirsin…çevreye zarar verebilirsin…hatta dünyaya zarar verebilirsin...ama kendine zarar veremezsin bunu yapamazsın…YAPMAMALISIN…her şeyi geçip kendin için bir karar almalı onu uygulamasın…uygulamalısın ki keşkelerle başlamasın cümlelerin iyikilerle süslensin...eğer kararı alıp uygulayamıyorsan hala acabamı diyorsan o zaman sen yalnızsın bundan sonra tek başınasın kararınla yanlışınla hayatınla…

4 Kasım 2011 Cuma

Sade hayatlar sade zamanlar…


Büyümek her şeyi merak etmektir büyümek her şeyi yaşamak istemektir,büyümek beklemektir,büyümek hayatla kavga etmek en az yenilgiyle  devam edebilmektir…
10 yaşındayken 30’unda diye cümleler duyduğunda yok artık ne otuzu dersin sesin yankılanır ya sonra otuza geldiğinde o anı hatırlar zamanın nasıl bu kadar hızlı geçtiğini anlamlandıramazsın adlandıramazsın işte öylece geçer hayatın
Bazen duyup anlamlandıramadığın sana çok uzak gelen cümlelerin yıllar sonra yaşadıklarını anlatmaya bile yetmez…büyürsün sen hatta yaşlanmaya başlarsın…
 Bir yerden sonra durup bakarsın film şeridi gibi hayatına neler hayal ettim neler yaşadım dersin  hayatta … sonra sade olsun istersin her şey…
Zaman sadece senin hayaller sadece senin,ifadeler sadece senin sade olsun her şey zaman da sende sade…

30 Ekim 2011 Pazar

Doğum günü değil ^Mutlu gün^olsun 365inin de adı :)


Her günü birer birer adlandırırız hayatlarımızda…doğum günü, yıl dönümü,ölüm günü gibi…her yıl o günler gelince iyi olanlar heyecanla beklenir kutlamalar yapılır,kötü olanlar gelince sanki o anı yeniden yaşarız o tarihten uzak kalmak isteriz…
En önem verdiğimiz doğum günlerimizdir ondan öncesi ve sorası diye böleriz bir yılı…o gelene kadar planlar yaparız… o gittikten sonra değerlendirmeler yaparız ne umduk ne bulduk diye düşünürüz…amaç edinmeyi severiz hayattaJaraç olarak da günleri adlanırız o,bu,şu diye..
Doğum günlerine gelince özel sürprizler hediyeler kutlamalar eğlenceler bir gün için mutlu oluruz.ne gerek vardır adlandırmaya hayatımızdaki her günü bir isim bulunacaksa 365 inin de adı mutlu gün olsun..biz hep mutlu uyanalım sabaha,düşüncelerimize bugün mutlu gün diye hükmedelim hergün mutlu olsun beeeeeeeee ;)
Benim canım annemde mutlu olsunJeee doğum günüde kutlu olsun ;)diğer tüm günleri de mutlu gün olsun;)

26 Ekim 2011 Çarşamba

giderken

Şehrin birinde bir tren garına gidersin hep heybetlidir binalar,önce bir korkarsın sonra hayallere dalarsın,senden önce kaç insan geçti buralardan nerelere gitti neler götürdü valizinde ayrılıklarında neler hissetti..kendine getirirsin lafı sen niye gidiyorsun,nereye gidiyorsun ne hissediyorsun bu ayrılıktan bunu sorgularsın…sonra yolculuğun başlamadan yenilerini hayal edersin İstanbul'a gitsem bu trenle hatta abartırsın Paris'e gitsem dersin …bir çok şeyi aynı anda düşünürsün..sonra o ses duyulur sende alırsın yerini…etrafa bakarsın sessizce konuşsam mı dersin insanlarla bir an susarsın sonra dayanamaz sen başlarsın bilindik sorularla devam ettirirsin sohbeti..bir yerden sonra yine düşüncelere dalarsın raylarla birlikte senden parçalar bırakırsın yollara…hayatın geçer gözlerinin önünde kaç yaşında neler yaşamıştın bazen ufak bir  tebessüm edersin bazen burnun sızlar,bazen gözlerin parlar ama tutarsın orda damlaları….öylece yol alırsın…hep bitsin diye beklersin yolculuk ama sona yaklaşınca da bir hüzün çöker içine anılarından uzaklaşacakmışsın hissi kaplar bedenini…
heybetli farklı bir tren garında sonlandırırsın yolculuğunu..


Sen geçerken gitmeye hazırlananlar hayaller kurar senle ilgili yorumlar yapar…sen giden olursun sadece o garda….

21 Ekim 2011 Cuma

Melankolik ruhum nerede acaba???

Hayatımızda biri var uzaktan bize bakan bizi üzen…hiçbir şey yokken kendimiz yalnız,mutsuz hissetmemizi sağlayan…kalabalıkların içinde yalnızmışız hissini destekleyen…hani olur ya tam gülerken birden susarsın,tam sohbet ederken yukardan  sana bakıp mutlu değilsin diyen bir ses duyarsın…o benim,senin sizin melankolik ruhunuz işte…bizi hiç yalnız bırakmayan ama yanımızda olduğunda da bizi mutsuz eden ruhumuz…
Hep kaçmaya çalışırız ondan o gölge misali kovalar bizi anını bulduğunda üzgün olduğumuzda çıkar karşımıza hayat bize karşı gibi hissettirir…bizde inanırız ona hemen gireriz moda hayat bize karşıdır melankolik ruhumuz yalan mı söyleyecek bak o oldu,aaaa o da oldu,aaa söyle yaptı diye bir sürü cümleyi sıralarız üzülürüz üzeriz kendimizi L
Melankolik ruhumuzda karşımıza geçer zafer kazanmış edasıyla bak der yalan mı söylüyorum sen saydın başından geçenleri der veeee tepe taklak oluruz o anda..aslında ne bizim saydıklarımız ne de melankolik ruhun bize söyledikleri doğru değildir hayatta…hayat size karşı hissini veren durum Afrika da bir insanın başına da  gelir Urfa’da  da ama o ya görmezden gelir o olayı ya da es geçer melankolik ruhun yorumunu…o yüzden sizsiz olun melankolik ruhunuza izin vermeyin durdurun onu çünkü ona yenilirseniz hayata yenilirsiniz..gücünüzü kaybeder ayakta duramaz hala gelirsiniz..ben melankolik ruhumu bir yerlerde bırakıp kaçtım Jsizde bırakın gitsinnnn!!!!!!!!

20 Ekim 2011 Perşembe

İyi bir şey olsada yazsam dedikçe hep kötü hep kara haberlerle dolu ülkem...


Söylenecek sözler çaresizken onca şehidin ardından sessiz kalmak istiyorum bendeLama an geliyor dayanamıyorum,ağlayan ananın feryadı kulağımda….herkes şehit ailelerine yardım yapılacağından ondan bundan bahsediyor…sorarım kim annenin evladının yerini tutabilir ????kim annesini evladı kadar düşünür..hangi konuşma hangi yardım bir anneye evlat olur LL
Ülkemin bir şehrindeki Ayşe’nin Ahmet’inin babasını yerini kim tutabilir...verilen yardım paketleri,bağlanan elektrik,anma törenleri olur mu? bir baba onlara, sarar mı? soğuk gecelerde bedenlerini…öyle çok konuşulacak anlatılacak şey var ki bu acıda ben sadece susuyorum…..herkes konuşuyor anlatıyor ya nasılsa L

19 Ekim 2011 Çarşamba

Aşk ta Dejavuuuuuuu yaa gelllllllll:):):)

Slayt gösterisinde göster: Fotoğraf0...jpg
Kelime anlamı:yaşadığımız bir olayı daha önceden yaşamış olma  hissi,gidilen bir yerde önceden görmüş olma hissi dejavu…
Eee size de olmuyor mu bir sokaktan geçerken orayı daha önceden gördüğünüzü düşündüren bir an…bu aralar Berkay dan dejavu şarkısını çok seviyorum yazımın ilhamı da odur,bide dejavuyu hayatıma sokan gül hanımJJher konunun dejavusu varsa aşk en baba konuysa hayatta onun dejavusuda en baba olanıdırLşimdi aşk konularına tanımına hissettirdiklerini hiç girmiyorum dünyada 7,2 milyara yakın insan varken hepsinin hissiyatı farklıyken aşkı tanımlamaya çalışmak zor olsa gerek…bana kalırsa hayatımızda attıgımız her adım da bir dejavu anı var…yürürken,konuşurken,biriyle tanıştığımızda sanki önceden yaşadık gibi gelir o anı…eee aşka gelince dee  dejavuyu yaşamıyor muyuz??? aynı mide ağrıları aynı heycanlarr ah bir görsem yarimi stresleri:P  sadece yarimize olan aşk değil tabi ki bizi hayatta tutan anneye babaya ağaça böceğe herşeye aşığız biz…aşk ta dejavumuzda hep var,eminim her yeni başlangıçta eskiden izler,kıyaslamalar anlık eskiye dönüşler vardır hepimizin hayatında…aşkta dejavu var değil konu aşksa baştan aşağı dejuvuJ
 o zaman aşkta da hayatta dejavuyaa kalksın bu akşam kadehler!!!!!!!
Slayt gösterisinde göster: Fotoğraf0...jpg

17 Ekim 2011 Pazartesi

Ekim gitmeye yaklaşırken...


Soğuk havalara doğru adım adım ilerliyoruz..ekim gider kasım gelirrr… böyle ilerler  zaman..önce ekimle ilgili neler oldu bir göz atalım…dünya olağan ilerliyor,savaşlar kavgalar barışlar aşklar hepsinden bir ölçü var dünyanın sofrasında ;)
Ülkemizde de ne zaman çok iyi bir şey oldu ki ekimde olsunLşehitler bombalar,engeller buna rağmen gülümsemeye çalışan insanlar….yolda düşünceli yürürken önünü kesen selpakçı çocuğun tebessümüne kayıtsız kalamayan insanlarla dolu ülkemJyoğun ego kuyruklarında otobüste olduğu anda iyi ki binebildim diye mutlu olabilen insanlar…
Ya biz küçükken çok polyanna okuduk ya da biz gerçekten güçlüyüz…
Her ayın sanki bi durusu war hayata karşı ekimde en sağlam olanı cumhuriyeti getiren,anılarıyla gözleri yaşartan …
ekim  gelince eski yıla veda başlar, yeni yılla ilgili umutlar artar…
Ekimde sakince ilerler gider;)

16 Ekim 2011 Pazar

kimdir bu kalemin sahibi..nelerdir yazdıkları...

Yaza biliyorsan her konuda varsa hayatta her alanda bir cümlen o zaman bu sınırlı kalmamalı paylaşılmalı diye düşünürken başladı bu  blog…öncelikle beni anlatan kısa bir  yazı sonra gününe kadere ve ana göre yazılan her telden esintisi olan bir blog olacak…
Herkes  istediğini söyleyecek…
Ne de olsa….söylenmedik sözü kalmamalı insanın söylenmedik söz yük olur duvar olur insana…
Birilerinin sizi anlaması sizi anlatması gerek değil mi?? işte o yer ve o birilerinin buluşma noktası prensesin kalemi ;)sadece üzüntü değil bilgi birikim dedim ya her telden her kalemden yazılar …
Bana gelince Nilay’ım ben 24 yaşların da bazen turizmci,bazen bankacı bazen sade bir  vatandaş …